Türkiye bulunduğu coğrafi ve stratejik konum itibariyle kendisini belirli oluşumların içerisinde bu zamana kadar bulmuş bir ülkedir. Gerek devlet politikası ve gerekse de çoğu zaman hükümet politikaları kendisini böyle bir zorunlulukla karşı karşıya bulmuş zamanın şartlarına uygun olarak ta konum belirlenmiştir. Kimi zaman da devlet ve hükümet politikalarının ısrarla istemesine rağmen uluslar arası konum belirleyicilerin arzu etmemesi neticesinde de içerisinde bulunulmak istenilen yapının dışarısında tutulmuştur. Bu durumun en bariz örneğini Türkiye nin Avrupa Birliği serüveninden çıkarmak mümkündür. Türkiye’nin Avrupa Birliği ne üyelik süreci 1963 yılında Türkiye’nin Avrupa Ekonomik Topluluğu ile ortaklık anlaşması imzalamasıyla başlayan ve 1987 yılında tam üyeliğe başvurmasıyla ivme kazanan süreçtir. 1999 yılında AB üyeleri tarafından aday olarak kabul edilen Türkiye, 2005 yılında tam üyelik müzakerelerine başladı. Bunun yanında Türkiye ile birçok konuda yan yana gelemeyecek nitelikte olan ve 1995 yılında AB ne tam üyelik başvurusu yapan Bulgaristan ve Romanya nın birliğe 2007 yılında tam üye olduğu görülmektedir. Yani 25 yıl öncesinde başvuru yapan Türkiye nin AB ne tam üyelik tarihi henüz belli değilken Bulgaristan ve Romanya nın 12 yıl gibi kısa bir sürede birliğe tam üye yapılması oldukça manidar bir yaklaşımdır. Burada ki yaklaşımın sebebi ülkelerin dini konumlandırmalarından başka bir sebep değildir.
AB nin böyle bir bakış açısıyla bakmaya devam ettiği Türkiye nin farklı oluşumlarda yapıcı ve karar verici olma zorunluluğu da oldukça büyük bir öneme haizdir. Bu sebeple kendi dindaşımız olan kardeş ülkelerle aramızdaki bağı güçlendirmek, ekonomik, siyasal, askeri ve diğer birçok alanda ortak stratejiler üretmek ve ortaya çıkan projeleri uygulayabilmek için uluslar arası organizasyonlar oluşturabilmek gereklidir. Bunun için 15 Haziran 1997 tarihinde kurulan İslam ülkeleri arasındaki işbirliği esasına dayanan D8 in üzerinde oldukça fazla durulması gereklidir.
D8 kelime anlamıyla gelişen 8 ülkeyi ifade etmektedir. Bu ülkeler sırasıyla Türkiye, İran, Pakistan, Bangladeş, Malezya, Endonezya, Mısır ve Nijerya dır. Ankara dan Abuja ya kadar olan bir coğrafyayı içerisine alan bu yapılanmayla İslam ülkeleri tarihin derinliklerinden gelen ortak özelliklerini gün yüzüne çıkarabilme ve ortak projelere birlikte imza atabilme şansına sahip olabilecekleri bir birliktelikle karşı karşıya gelme pozisyonuna sahip olmuşlardır. Kuruluş mantığında her ülke belirlenen konularda projeler ve çalışmalar oluşturacaktı. Bu konular ise Türkiye sanayi, sağlık ve çevre alanlarında çalışacak hatta projeler oluşturacaktı. Konular belirlenirken ülkelerin uzman oldukları alanlar daha çok ön plana çıkarılmıştır örneğin diğer 7 ülkeye nazaran 1997 yılının şartlarına göre Türkiye birçok sahada sanayi alanında oldukça iyi projelere imza atmanın yanında sağlık ve çevre konularında da iyi işleri hayata geçirebilmekteydi. Bunun yanında İran kırsal kalkınma anlamında yıllardır kendisine uygulanan ambargolar neticesinde kendine has kalkınma modellerini uygulamış ve bu uyguladığı kalkınma modelleriyle diğer D8 ülkelerine örnek olarak kendisini göstermekteydi. Pakistan ise batılı güçlerin uyguladıkları politikalar sonucunda yoksullukla mücadelede önemli bir yer edinmiş elindeki insan kaynaklarını maksimum düzeyde kullanabilmiş bir ülkedir. Bangladeş bulunduğu coğrafyada bilimsel çalışmalara öncülük etmiş bunun yanında da teknolojiyi insan hayatının her alanında kullanabilme yeteneğine sahip bir ülke konumundadır. Malezya da özelikle finans konularında, bankacılık ve özelleştirme ile ilgili alanlarda IMF tecrübesinden ötürü oldukça uzmanlaşmış bir yapıya sahip olan bir ülke olduğu için D8 organizasyonunda bu konularda çalışma yapması beklenilmiştir. Endonezya güneydoğu Asya ve Avustralya arasında uzanan 13700 adadan oluştuğu ticari yolların kesişme noktasında olmasından ötürü ticari konularda çalışmalar yapması kendisinden beklenilmiştir. Mısır ise Ortadoğu nun gerek nüfus gerekse de tarih anlamında en eski ülkelerinden biri olmasından ve enerji kaynaklarının etkin olmasından dolayı enerji konularında Nijerya ise özellikle tarım ve hayvancılığın ileri düzeylerde varlığını hissettirmesi vesilesiyle bu hususlarda çalışmalarda bulunması öngörülmüştür.
D8 bayrağında bulunan 6 yıldızın her biri ayrı bir amaca referans etmektedir. Bunları sırasıyla ifade etmemiz gerekirse; Savaş değil, barış. Dünyanın her coğrafyasının bugünlerde en çok ihtiyaç duyduğu husus barıştır. Mazlum coğrafyalarda güçlü güçsüzü ezmekte insanları katletmektedir ülkemize en yakın örneği ise hala Suriye de rejimin insanları öldürmesiyle her geçen gün yok olan yüzlerce insan örneğiyle yaşamaktayız. İkinci husus, Çatışma değil, diyalog. Yaşanılan sorunların çatışarak, vuruşarak, parçalayarak değil bir masanın etrafında oturarak diyalog kurarak çözme yolunun her zaman seçilmesi. Üçüncü olarak, Çifte standart değil, adalet. İnsanların birbirinden üstün olmadığı gerçeğiyle herkese eşit yaklaşım adalet önünde herkesin aynı terazide değerlendirilmesi gerçeği. Sonrasında Üstünlük değil, eşitlik. Gücü olanın maddi imkanı olan devletlerin üstünlüğü değil tüm devletlerin ve insanların eşit görülebilmesi ilkesi. Beşinci konu olarak ta sömürü değil, adil düzen. Özellikle Batılı güçlerin güçsüz coğrafyalarda olmadık bahanelerle yaptıkları işgaller örneklerinde gördüğümüz üzere herhangi bir zenginliği ele geçirmek için başkalarına ait toprakları elindeki gücü kullanarak sömürü haline getirmek değil oralarda ki insanlara insanlık onurunun verdiği adil yaklaşım ve sosyal refahtan herkesin adil paylaşım alması. Son husus ise baskı ve tahakküm değil, insan hakları, hürriyet ve demokrasi. Baskı ve zorlamalarla hakkı olmayan haklatın zorla alınmaya çalışılması değil, insana hakkı olanı sunmak, özgürlüğünü sunmak ve verilen özgürlükle düşüncesini demokratik bir ortam oluşturmak suretiyle ifade etmesini sağlamak.
Her hususuyla ülkemiz için gerekli tüm konuları kapsamı içerisine almış bir organizasyon olarak karşımızda duruyor D8. Özellikle son dönemlerde gelişen stratejik ve askeri gelişmeler ışığında düşündüğümüz zaman ne kadar da çok işimize yarayacağı apaçık bir şekilde kendini göstermektedir. Bununla ilgili olarak bu güne kadar kuruluş dönemleri hariç daha çok bürokratlar seviyesinde önem verdiğimiz D8 in bu yıl 22 Kasım 2012 de İslamabad da Sayın Başbakanımız Recep Tayip Erdoğan ve Sayın Dışişleri Bakanımız Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu beylerin bizzat katılarak bulunmuş olmaları da hep ümit ettiğim bir noktaydı. Burada alınan kararlardan da anlaşıldığı üzere bundan sonraki süreçte D8 ler istenilen konularda ve istenilen boyutlarda kardeşlik hukuku çerçevesinde işbirliklerini geliştireceklerdir. Dünya siyasetinin yeniden şekillenmeye başladığı son dönemlerde islam ülkelerinin her alanda birlikte hareket etmeleri hem hareket kabiliyetlerini en üst düzeye çıkaracak hem de etki alanlarını önemli ölçüde artıracaktır. Bu noktada Türkiye ye düşen yük oldukça büyüktür tarihin üzerimize yüklediği misyon da bir araya getirme, birlikte hareket ettirme ve etkiyi en üst seviyeye çıkarabilme sorumluluğudur.
Yrd.Doç.Dr. Mustafa YURTTADUR