Geçtiğimiz günlerde Türkiye-Rusya 3. Üst Düzey İşbirliği Konseyi (ÜDİK) Toplantısı’na katılmak üzere ülkemize gelen Rusya Devlet Başkanı Putin, bölge coğrafyasında yakın dönemde vuku bulabilecek çeşitli senaryolara ilişkin ipuçları verdi.
Türkiye-Rusya 3. Üst Düzey İşbirliği Konseyi (ÜDİK) Toplantısı, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in eşbaşkanlığında gerçekleştirildi. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, AK Parti Genel Başkan Yardımcıları Ömer Çelik ve Numan Kurtulmuş, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile Putin’in Dış Politika Danışmanı Yuri Uşakov’un da hazır bulunduğu görüşme, basına kapalı olarak 2,5 saat sürdü.
Suriye Meselesi
Sonrasında düzenlenen ortak basın toplantısında Putin: “Suriye öyle bir durumda ki, komşularına herhangi bir taarruzda bulunacağını sanmıyorum” dedi. ”Biz, Suriye’de rejimin avukatı değiliz, onu korumuyoruz. Bizi kaygılandıran, Suriye’nin geleceğidir” ifadelerini kullanan Putin, ”Suriye’nin geleceğiyle ilgili pozisyonlarımız aynı ama ‘Suriye’nin geleceği hangi metotlarla oluşturulabilir?’ bu konuda farklılıklarımız söz konusu” şeklinde konuştu. Ardından “’Tarihimizde ortak, bazen de dramatik sayfalar var. Önemli olan bunlara saygılı davranmamız. Bizim tarihimizde her şey var ama biz geleceğe bakmalıyız” diye devam eden Putin, “Geçen yıl dünya ticareti azaldı, buna karşılık Türkiye ile Rusya arasındaki ticaret yüzde 20 arttı, Ocak-Eylül döneminde de yüzde 14 artış oldu. Bu, dünya ekonomisinin zorlukları dikkate alındığında çok iyi bir gösterge” şeklinde bir açıklama ile Türkiye-Rusya arasındaki sıcak ilişkiye vurgu yaptı.
Türkiye’nin endişelerini anladıklarını belirten Putin, “Tabii ki bir ülkenin topraklarına ateş açılıyorsa bu olayları görmemek çok zordur. Türkiye ve Rusya, komşu ülkelerdir. Her ülkenin büyük sorumlulukları var. Bizim de sorumluluğumuz var çünkü bu olaylar, Rusya milli sınırlarına da çok yakın meydana geliyor. Türk dostlarımızda gerekli danışmalarda bulunacağız bu konuda” diyerek düşüncelerini dile getirdi.
Suriye’nin nükleer silahı olmadığını ve nükleer silah üretimine yakın bile bulunmadığını belirten Rusya Devlet Başkanı, provokasyonlara karşı sağduyulu davranılması gerektiği telkininde bulundu. Suriye konusunda garanti verecek durumda olmadıklarını belirten Putin, “Suriye öyle bir durumda ki, komşularına herhangi bir taarruzda bulunacağını sanmıyorum. Burada bir uzman olmak da gerekmiyor, özel servis istihbaratlarına dayanmak gerekmiyor. Suriye, sınırda bir ülkeye taarruzda bulunmak durumunda değil” dedi.
Erdoğan’ın Değerlendirmesi
Basın toplantısında konuşan Erdoğan, Rusya’nın Filistin konusunda verdiği desteğe değinerek, “Bu arada Filistin’in BM’de gözlemci üye statüsü ile tanınması noktasında Rusya Federasyonu’nun verdiği katkıya da özellikle teşekkür ettiğimi tekrar ifade etmek isterim. Bunun yanında yine Filistin sorunuyla alakalı olarak, Quartet’la(bm, rusya, abd ve ab) da yine Rusya’nın ortaya koyduğu olumu yaklaşımı özellikle takdir ettiğimizi buradan ifade etmeyi de kendim için önemsiyorum ve bunu da burada ifade etmekte fayda görüyorum. Dış politika prensibimizin dostumuz Rusya’nın tutumuyla ilkesel temelde örtüştüğünü görmek elbette ki memnuniyet vericidir. En büyük temennimiz; Suriye’de sürmekte olan çatışmaların ve akan kanın bir an önce durmasıdır. Bu konuyla ilgili tekrar dışişleri bakanlarımıza daha yoğun bir şekilde çalışma suretiyle burada netice almaya yönelik adımları atmaktır” diye sözlerini sürdürdü.
Başbakan Erdoğan, Türkiye ile Rusya arasındaki Üst Düzey İşbirliği Konseyi (ÜDİK) Toplantısı’nın ilkini 2010 yılında gerçekleştirdiklerini belirtirken, “Toplantılar hiç kuşkusuz ilişkilerimizin daha da güçlenmesinin, çok boyutlu bir ortaklığın niteliğini kazanmasının, temel nişanelerinden birisidir” dedi.
Ticari İlişikiler
Toplantıda önemli bir yer işgal eden Türkiye-Rusya arasındaki ticaret hacmi hakkında da iki lider önemli açıklamalarda bulundu. Konuyla alakalı olarak Erdoğan: “Ülkelerimiz arasındaki iş birliğinin itici gücünü teşkil eden ekonomi ve ticari ilişkilerimiz, hızlı bir gelişim içindedir. Bu gelişmelerden büyük bir memnuniyet duyuyoruz. Göreve geldiğimizden bu yana aramızdaki ticari ilişkilerin 7 kat arttığını görüyoruz. Rusya Federasyonu bugün Türkiye’nin ikinci en büyük ticari ortağı konumundadır. Rusya Federasyonu ile 2011 yılında 30 milyar dolar seviyesinde olan ikili ticaret hacmimiz 2012 yılı Ocak-Eylül döneminde 24.5 milyar dolar olarak gerçekleşti. Bu yılın sonu itibariyle 35 milyar doları bulmasını bekliyoruz. Buna paralel olarak karşılıklı yatırımlarda da önemli bir ivme yakalandı. Son olarak bildiğiniz gibi Sberbank, 3.6 milyar dolar karşılığında Denizbank’ı satın almak suretiyle ülkemizin bankacılık sektörüne girmiş bulunuyor. Rus yatırımcıların ülkemiz ekonomisine duyduğu güvenin bu çok ama çok açık bir göstergesidir. Bizim girişimcilerimiz de Rusya’da bugüne kadar, 10 milyar doları aşan yatırım gerçekleştirdiler. Yatırımcılarımızın önümüzdeki dönemde bu miktarı daha üst seviyeye çıkartacaklarına eminim” diye konuştu.
İran
Toplantı sonrasında gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erdoğan, bir gazetecinin, “BM’nin İran’a yönelik ek yaptırımlarının gündeme gelmesinin ardından Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın ‘Rusya, bu açığı kapatmak konusunda destek verecek’ şeklinde bir açıklaması olmuştu. BM’nin, İran’a yönelik ambargoları kapsamında petrol alımının azalmasından kaynaklanan petrol ihtiyacının Rusya tarafından desteklenebileceği yönünde bir beklenti vardı. Rusya bu anlamda bir destek verecek mi? Bu görüşmelerde petrol tedariki anlamında Rusya’dan herhangi bir destek konusu gündeme geldi mi?” şeklindeki sorusuna, şu yatını verdi: “Bildiğiniz gibi İran, Rusya’dan sonra ikinci doğalgaz ithali yaptığımız ülkedir. Bu konuyla ilgili bize yaptırımlarda ‘Buna da uyacaksanız, buna da uymanız gerekir’ şeklinde bazı yaklaşımlar olduğunda ‘Biz buna uyamayız’ dedik. Bizim için stratejik öneme haizdir. Dolayısıyla bu ihtiyacımızı buradan karşılayacağımızı, zaten ilgililere hep söyledik. Şu anda bulunduğumuz nokta yine aynıdır. Çünkü bizim için stratejik ürün olması hasebiyle biz bunu alırız ve takas noktasında da yapmamız gereken takas neyse, bu takası da yapacağımızı yine kendilerine söyledik. Bundan sonra o istikamette olursa, devam ederiz. Çünkü buna benzer şeyleri farklı ülkeler yaparken oluyor da Türkiye böyle bir adım attığı zaman niye olmasın? Her ülke kendi çıkarlarını çok rahat düşünüyor. Türkiye de kendi çıkarlarını tabii ki düşünecektir.”
06.12.2012